NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عَبَّادُ
بْنُ مُوسَى
أَنَّ إِسْمَعِيلَ
بْنَ
جَعْفَرٍ
حَدَّثَهُمْ
عَنْ
إِسْرَائِيلَ
عَنْ أَبِي
إِسْحَقَ
عَنْ هَانِئٍ
وَهُبَيْرَةَ
عَنْ عَلِيٍّ
قَالَ لَمَّا
خَرَجْنَا
مِنْ مَكَّةَ
تَبِعَتْنَا
بِنْتُ
حَمْزَةَ
تُنَادِي يَا
عَمُّ يَا
عَمُّ
فَتَنَاوَلَهَا
عَلِيٌّ
فَأَخَذَ
بِيَدِهَا
وَقَالَ
دُونَكِ
بِنْتَ
عَمِّكِ
فَحَمَلَتْهَا
فَقَصَّ الْخَبَرَ
قَالَ
وَقَالَ
جَعْفَرٌ
ابْنَةُ عَمِّي
وَخَالَتُهَا
تَحْتِي
فَقَضَى
بِهَا
النَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
لِخَالَتِهَا
وَقَالَ
الْخَالَةُ
بِمَنْزِلَةِ
الْأُمِّ
Ali (r.a.)'den; demiştir
ki: Mekke'den çıktığımız zaman Hamza'nın kızı (Rasûl-i Ekrem'e), "amca!
amca!" diyerek peşimize düştü.
Sonra Hz. Ali varıp onun
elinden tutmuş (Hz. Fatıma'ya hitaben), "amcanın kızını al", demiş.
(Hz. Fatıma da) onu hayvanının sırtına bindirmiş.
(Hadisin bundan sonraki
kısmında) Hz. Ali bir önceki hadisi anlattı (ve şunları) söyledi; Ca'fer dedi
ki:
"(Bu kız benim)
amcamın kızıdır. Teyzesi de benim zevcenidir." Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.)
kızın teyzesine ait olduğuna hükmetti ve "teyze anne mesabesindedir."
buyurdu.
İzah:
Ahmed b. Hanbel, I, 98.
Daha önce tercümesini
sunduğumuz 2278 numaralı hadis-i
şerifte, Hz. Hamza'mn kızını Mekke'den çıkaran kimsenin Hz. Zeyd b. Harise
olduğu ifâde edilirken burada, çocuğu Mekke'den dışarı çıkaran kimsenin Hz.
Ali olduğu ifâde edilmektedir. Aslında bu iki ifâde arasında bir çelişki
yoktur. Çünkü gerçekte çocuğu Mekke'den ilk çıkaran kimse Zeyd b. Hârise'dir.
Nitekim 2278 numaralı hadis-i şerif de bunu ifâde etmektedir ve çocuk Mekke'den
dışarı çıkarılırken Rasûl-i Ekrem'in bundan haberi olmamıştır.
Nitekim Hafız İbn
Hâcer'in naklettiği şu hadis-i şerif de bunu ifâde etmektedir:,"Hz. Nebi
ailesinin yanına döndüğü zaman Hamza'mn kızını onların yanında buldu. Çocuğa
hitaben;
"Seni Meke'den kim
çıkardı?" diye sordu. Kız da;
Ailemden bir adam, diye
cevap verdi. Oysa Rasûlullah (s.a.v.) çocuğun Mekke'den çıkarılması için bir
emir vermemişti. Sonra kız Rasûl-i Ekrem'in bulunduğu yere vardı ve orada
bulunan erkeklerin arasında dolaşmaya başladı. Rasûl-i Ekrem'i arıyordu.
Rasûlullah (s.a.v.)'i görünce peşine düşüp amca amca diye bağırmaya başladı.
Bunun üzerine Hz. Ali onu tutup Hz. Fatıma'nın devesine
bindirmiştir.[Sehârenfûrî Bezlü'l-Mechûd,
XI, 22.]
Vefat veya boşanma gibi
bir sebeple evlilik bozulmuşsa hidâne (çocuğu besleyip büyütme) hakkına sahib
olabilmek için; hürriyet ,akıl, bulûğ, emniyet, korumaya gücü yeterlilik gibi
şartlar aranır. Ayrıca kadınlar için bir de bakılmak istenen çocuğa yabancı
olan birisiyle evli olmaması şartı aranır.
Erkekte müslümanhk
şartı aranırsa da kadında bu şart aranmaz... Ancak çocuğu kâfir yapabileceği
tehlikesi belirdiği zaman bu hak ondan geri alınacaktır.
Daha önce de ifâde
ettiğimiz gibi Hidâne hakkı öncelikle anaya aittir. Bunda ittifak vardır.
Nitekim 2276 numaralı hadis-i şerifle şu hadis-i şerif bunu açıkça ifâde
etmektedir: "Hz. Ebû Bekir'in hilâfetinde, Hz. Ömer ile boşadığı eşi
arasında böyle anlaşmazlık zuhur etmiş ve Halîfe Ebû Bekir (r.a.) Hz. Ömer'e
şöyle demiştir: "Anasının okşaması, kucağı ve kokusu çocuk için senden
daha hayırlıdır. Büyüyüp kendisi tercih edinceye kadar..."[ez-Zeylâî,
Nasbu'r-Râye, III, 266.]
Ana bulunmaz veya
hidâne şartlarını hâiz olmazsa bu hak sırayla anneanneye, baba-anneye, öz kız
kardeşe, ana bir kız kardeşe, baba bir kız kardeşe, öz kız kardeş kızlarına,
anadan kız kardeş kızlarına, babadan kız kardeş kızlarına, teyzelere ve nihayet
halalara intikâl eder.
Çocuğun yukarıda
sayılan kadınlardan bir akrabası yoksa hidâne görevi erkeklere intikâl eder.
Bunlar da sırayla; baba, dedeler, erkek kardeş, erkek kardeş çocukları,
amcalar, -erkek çocuk için- amca çocukları. Bunlar mirastaki asabe tertibine
göredir. Asabe derecesinde hısım bulunmadığında İmâm Ebû Hanife'ye göre ana
vasıtasıyla hısım olan zevi'l-erhâma intikâl eder. Ulemânın büyük çoğunluğuna
göre ise, kadı bunlardan uygun gördüğü bir kimseyi görevlendirir.
Hidâne süresi çocuğun
buna olan ihtiyâcına bağlıdır. Genellikle, "kendi kendine yiyip içebilecek
ve elbisesini giyebilecek hale gelinceye kadar devam eder." denmiş,
sonraları ihtilâfa yer kalmaması için erkek çocukta yedi ve dokuz, kızda ise
dokuz ve onbir yaşlar nihâî had olarak kabul edilmiştir. Hidâne süresi sona
erince çocuk, İmâm-ı Şafiî'ye göre anne ve babadan hangisini isterse onun
yanında kalır.
Ulemânın pekçoğuna göre
ise, çocuk erkek ise, normal olarak ergenlik çağına ulaşıncaya kadar babasının
yanında kalır. Bulûğdan sonra normal ise, müstakil ev açmak veya ebeveyninden
birini tercîh etmek çocuğun hakkıdır. Sefih veya bunak ise, babasının yanında
kalır.